8 Ocak 2010 Cuma
ne adamsın sen Baumba
Batan güneşin altında, okyanus ayaklarımı gıdıklarken karşımda duran kadın bana hayatını berbat eden saçmalıkları, yanlışlıkları anlatıyor ve sorunlarına bir çare bulmamı istiyor. Gülüyorum yerlerde yuvarlanırken, avazımın çıktığı kadar kahkaha atıyorum ve kimim ki ben diyorum kendi kendime, kimim ki senin sorunlarına bi çare bulayım? Ben göbek adı sorun olan adamım, bu sence de biraz ironik değil mi?
Sonra kendime bakıyorum onun gözlerinden. Nasıl oluyor bilmiyorum ama görüyorum kendimi bi şekilde. Hiç de yerlerde falan yuvarlanmıyorum hatta kahkaha falan da attığım yok. Gayet ciddiyim ve kadının sorunlarını umursar gibi görünüyorum. Biliyorum ki o sıra aklımda Akha kadınının sulu birası ya da bi kaç gün önce kıçımı kesmeye çalışan Sadular var. Her zaman bir şeyler vardır zaten bilirsiniz.. Sadece dinliyormuş gibi duruyorum karşısında. Bana bi soru soracak olsa ne diyeceğim gayet açık. “Evet zor zamanlar bunlar ama atlatmanın her zaman bi yolu vardır.” her zaman aynı cevapları verip yoldan kaçan adamım ben. Hızla kaçış anayoluna girer ve ilk moteli görene kadar en az 90la devam ederim. Otostopçu almam ve şans eseri bi kaplumbağayı falan ezip yoldan çıkmazsam eğer, yaşam da bi şekilde benim için devam eder.
Fakat orada yani cennete tırmanan kayalıkları nda uzun süre durunca insan bi garip oluyor nedense. Buraya gelmemizi Baumba adında bi Sadu tavsiye etmişti, birbirimize karşı olan savaşımızda ve hatta dünyayla olan çatışmamızda bize kayalıkların bir yardımı olacağını söylemişti. Adımlarımı bin yılık kayaların üzerine atmadan önce sadunun sadece bize biraz bilge gözükmek istediği için bu gibi şeyleri zırvaladığını düşünmüştüm ama olaylar biraz farklı gelişmeye başladı burada. Sanki burada okyanusu dinlediğinde onun ruhu sana bilgelik veriyor bilemiyorum. Nadaje ağlıyor önümde ve ben yavaşça ayağımı gazdan kesip hız kaybetmeye başlıyorum. İbre düşüyor, düşüyor.. Evet ortada bi kaplumbağa yok, motel de göremiyorum. Bu sefer sadece sorunları dağıtmam gerekiyor buna eminim. Nadaje, yani ağlayan kadın bana teklifler sunuyor, gözyaşları yanaklarından kayalıklara düşerken mavi gözleri sanki üzerinde durduğum okyanus kadar derinleşiyor.
Ben, hızla dünyayı ileri saran adam zamanın o an saniyenin bilmem kaç hızında yavaşladığını hissediyorum. Bir şeylere yardım etmek istiyorum ama neye ve ne için yardım etmek istediğime dair içimde en ufak bir düşünce yok. Sadece iyi bi şeyler yapmak istiyorum ve kadının bana saatlerce ne anlatmaya çalıştığı hakkında en ufak bir fikrimin olmaması bana acı veriyor. Keşke onu biraz olsun dinleseymişim diyorum, kalpten gelen kelimelere kimsenin sırt çevirmeye hakkı yok. Ağlamaklı oluyorum birden. Hız kesiliyor ama sanki dünya büyük bir hızla bana çarpmış gibi hissediyorum. Baumba geliyor aklıma. Sanki suda siması var. “kimden gelirse gelsin melodi, ya doğadan , ya insandan, ya da hayvandan, onun sesi aslında senin içinden gelir. Geleceği tek yer de zaten orasıdır, ne geçmişten ne de gelecekten gelir sesler,” diyor. Bilmiyorum ya Baumba o sıra gerçekten konuşuyor ya da ben yaşlı kaçığın bana günlerce önce söylediklerini hatırlıyorum.
Kafam karmakarışık oluyor, kayalıklar gerçekten de büyülü olmalı diyorum kendi kendime ve Nadaje’yi kaybetmemem gerektiği anlayıp ona sarılmak için bir hamle yapıyorum. Onu kucaklıyorum ama kadın bir anda o kadar kayganlaşıyor ki kollarımın arasından kurtulup denize dalıveriyor. Son gördüğüm büyük iri bir yüzgecin suratıma çarptığı ve kıçımın sertçe kayalıklara vurduğu. Bununla eş zamanlı olarak da sahilde duran arabanın motorundan gürültülü bir ses çıktığını ve lastiklerin toprak ananın suratına acı verdiğini hissediyorum.
Bir kaç saat sonra kayalıklarda kendime geldiğimde ne yanımda Nadaje var ne de sahilde arabam. Baumba’nın sırıttığını görebiliyorum. Kayalıklar bana ne söylemek istedi diye düşünüyorum uzun uzun. Eco2OOO adlı motele gitmek için bir arabam yok, artık bir sevgilimin de olmadığı aşikâr hatta sevgilimin bir denizkızına dönüşüp Baumba ile kaçmış olma ihtimali bile gerçekçi geliyor bana burada. sonra fark ediyorum ki hepsi saçma şeyler düşündüklerimin. Gerçek olan tek şey “an” ve o an ben okyanusun şarkısını duyabilecek kadar yakınım dalgaların kalbine. “Boşver,”diyorum kendi kendime ve uzanıyorum kayalıklara. Bi nepal sigarası yakıyorum. çektiğim duman ciğerlerimi ziyaret ettikten sonra kızıl gökyüzünde dans etmeye başlıyor. "Hayat her şeye rağmen güzel," diyorum sırıtarak. Hayat her şeye rağmen güzel...
Fotoğraf ve yazı: Göktuğ Canbaba
Etiketler:
kayalıklar,
nadaje,
sigara
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
Bu manzara paket paket Nepal sigarası yaktırır insana. Kanserden gidersin, allah muhafaza.
ahaha haklısın Griff, çok tehlikeli bu kayalıklar! mutlu yıllar bu arada biraz gecikmeli, 2010dan senin için bir japonya seyahati diledim ehe
"Batan güneşin altında, okyanus ayaklarımı gıdıklarken karşımda duran kadın bana hayatını berbat eden saçmalıkları, yanlışlıkları anlatıyor ve sorunlarına bir çare bulmamı istiyor."
Süpermiş giriş.
teşekkürler SirEvo :)
Sağol Aydede. Taze takoyaki getireceğim sana Tokyo'dan. Hak ettin bunu.:]
oh oh daha ne isterim ben :))
Yorum Gönder