“Ünlü olma hayallerimi çoktan terk ettim abi,” dedi Faruk. “Sırt çantamı alıp dünyayı dolaşamayacağımın da farkındayım,” diye ekledi umutsuzca ve önünde duran soğuk biradan bi yudum aldı. “Çok zengin bi adam olarak da ölmeyeceğimi biliyorum ve belki de hayatımın sonuna kadar en fazla 3 kızla birlikte olacağım,” dedikten sonra derin bi iç çekti. “Üniversiteyi de bitiremedim ve girdiğim işten de kısa zamanda atılacağıma şüphem yok. Hatta hayatımın sonuna kadar samsun 216 içebilecek bir yapıya büründüm yıllar geçtikçe, Ee abi zaten her şey bu kadar boktan giderken bi de Aslı niye beni terk etti o zaman?” –sessizlik-
Faruk’un sorusu çözülemeyen evrenin içindeki o mucizevi parçanın nerede olduğu, kara deliklerin zamanda yolculuğa imkan tanıyıp tanımadığı hatta piramitleri yapanların aslında kimler olduğu kadar gizemli değildi. Aslında cevap, Faruk’un anlattıklarının içinde gizliydi. Ve kızlar terk ederdi, erkekler ağlardı. Bu kadar basitti!
Faruk dediğimiz insan aslında mahallenin gözde çocuklarından olmuştu hep. Kum sahada avuç avuç toprak yerken mahallenin kızları tarafından fark edilmesinden sonra yıldızı parlamıştı. Ee tabii o yaşlarda kızlar böyle ilginç şeylere hasta oluyordu, kendi aralarında kıkırdayıp, Faruk’un ne ilginç bi tip olduğu hakkında konuşuyorlardı sürekli. O zamanlar eğer kıskaçlığımı biraz da genel kültürle birleştirebilseydim bunun demir eksikliğinden kaynaklandığını göğsümü gere gere haykırırdım fakat olmamıştı işte! Cehaletim yüzünden Faruk, mahallenin çizgiroman kahramanı oluvermişti bi kere, yapacak bi şey yoktu. Geçen yıllar Faruk’a daha çok popülarite kazandırdı ve gerçek bir çizgiroman kahramanı olma yolunda güzel adımlar atarak üniversiteye girdi. İşte ne olduysa o üniversitede oldu. Okulda çıkmaya başladığı Aslı yüzünden bir idiota dönüştü! Ama tabii bu acı gerçeği pat diye söyleyemiyordum Faruk’a. Aşk bazen insanı umulmadığı kadar tehlikeli yapabiliyrodu.
“İyi oldu be abi. Bak özgürsün artık. Gez, dolaş, takıl. Mutlu ol!” dedim biramdan iri bir yudum aldıktan sonra dişlerimi gösterip sırıtarak. Ama Faruk sırıtmıyordu. Sütü az koymak suretiyle, tencerede uzun süre pişirilmiş püre gibiydi; sandalyeye yayılmış öylece bana bakıyordu. “Ne dediğinin farkında mısın abi?” diye sordu sertçe. Bi an şaşırdım, kendimden şüphe ettim acaba yanlış bi şey mi söylemiştim? “Ne oldu abi?” diye sordum. “Aslıdan bahsediyoruz,” dedi hayli ciddi. “Yeryüzündeki en nadide parçadan!” Evet zor bir gece olacaktı ve zor gecelerden oldum olası nefret etmiştim.
Aslı'nın genç beyinleri yavaş yavaş emdiğinden, kısıtlayıcı tavrıyla Faruk’u modern bir köleye dönüştürdüğünden, bizimle görüşmesine bile zaman zaman engel olduğundan bahsetmek isterdim ama bunlardan bahsetmek Faruk’u o gece karşıma almak olurdu. Ben de Faruk’un temposuna yavaş yavaş uyarak konuşmanın akışına göre savrulmaya başladım.
Faaaakaat Faruk öyle bi içiyordu ve ben de sanki Faruk’u geçmem lazımmış gibi ona öyle bi ayak uyduruyordum ki saatler 3’ü gösterdiğinde çok pis kafayı bulmuştuk. Hayattan beklentisi kalmamış Faruk birden dünyayı eline geçirmeye çalışan adama dönüşerek pelerinini savurup karanlık kahkahalar atıyor, bense onun sadık çırağı konumunda yamru yumru kamburumu çıkarmış sinsi sinsi gülüyordum tek gözümü kısarak. “Aslıyı ele geçirmelisin,” diyordum tıslamaya benzer bir ses çıkararak. Tek bir amacımız vardı o da Aslı’nın tekrar Faruk’a dönmesini sağlamak. Şimdi düşününce Faruk’a çok sağlam küfürler ediyorum beni bu hale soktuğu için!
Parklardan bahçelerden güller, karanfiller, papatyalar çalarak nereden bulduğumuzu hatırlamadığım eski bavulun içine tıkıştırıyorduk. Faruk Aslı’yı ne kadar sevdiğinden bahsederken ben de ona Aslı gibi bi hatunu asla kaybetmemesi gerektiğini falan haykırıyordum. Sanki o an Aslı yanımızda olsa ve birisi ona yan gözle baksa kaşını gözünü patlatacakmış gibi hissediyordum. İçilen onca bira ve pısırık Faruk’un dünyayı kurtaran adam konumuna gelmesi sebep olmuştu buna sanırım ya da Aslı’nın hükmedici aurası, Faruk’un yanında çok fazla kaldığım için beni ele geçirmişti bilemiyorum ama olaylar hiç de iyiye gitmiyordu. Bahçelerden parklardan tonlarca çiçeği bavula doldurduktan sonra kızın evinin önüne dayandık. Bir Faruk bağırıyordu bir ben. “Aslıııı seni seviyoruuum!” “Eevet Aslııı seni seviyor!” “Hayatımın aşkısıııın!” “Doğru söylüyor aşkısıııın!”
Bunca yıl Faruk’un bir idiot olduğundan bahseden ben, o gece moronun önde gideni olmuştum. Komşular bizi öldürmeden kaçıp bi inşaatın arasına sığındık. Faruk deli gibi ağlıyor ben de ona her şeyin iyi olacağını söylüyordum. Ama biliyordum ki hiçbir şey iyi olmayacaktı. Aslı bir daha sitsen Faruk’a bakmayacaktı. Derken ben de başladım ağlamaya. Hüngür hüngür ağladık, salya sümük. Bir inşaat arasında başlık parası biriktiremediği için yavuklusunu ağanın oğluna kaptıran Cemal gibi, pavyonda tanıştığı hatunun bilmem kaç ay sonra, kötü şeyler yaptığını anlayan İbrahim gibi, zengin kocaya varan Ayşe’ye tutkun fakir Selami gibi ağladık.
Faruk’la o günden sonra bi daha görüşmedim. Bahamalarda süt banyosu yaptırmadığına ya da sırt çantasıyla dünyayı arşınlamadığına eminim. Aslı’nın ise olaydan sonra apartmandan taşındığını duydum. En azından bu biraz sevindirmişti beni.
hatırlanmak istenmeyen ama zinyonlara karşı da paylaşmaktan çekinmediğim bir anı.
görsel
Öperim hepinizi!
6 yorum:
Gözümde canlandı gerçekten o mallık abidesi haliniz. Çok güzel anlatmışsın, iki kez okudum doyamayıp.
:)) gerçekten sınır tanımadık o gece.. işte size gülecek bi anı yaratmış olduk fena mı? :))
çok güzel.dünyayı dolaşıcam abi diyorum ben ama.
@julia: en güzel şey dünyayı dolaşmak. sen mal faruk'a bakma! sırt çantanı almışsın, giysilerin arasına bi "on the road" sıkıştırmışsın, oh mis gibi gelir tozlu yollar :)
Okurun hayal gücü de seninle birlikte ilerliyor. Hatta okuru zorluyorsun :) Faruk ''sütü az koyulmak suretiyle tencerede uzun süre pişirilmiş püre gibiydi''
Ama ne püresi??
Şöle pütür pütür kalmış, tencereye de yapışmış bir patates püresi diyorum. Iyyk :)
Çok güzeldi gerçektenZevkle okudum. Ellerine, hayal gücüne sağlık...
Tabii gerçek kesitlerle harmanlanmış olma ihtimali hep aklımda ;)
@zeugma: hahah patates püresi ben bilmem başka püre! :)) tabii biraz gerçek biraz hayal, Aydedeye havlamaya devam ;)
Yorum Gönder