30 Kasım 2009 Pazartesi

Sen yeter ki ilerle


Hey sen, sana söylüyorum beni kılını kıpırdatmadan dinleyen!
Arkana bakmadan ilerle. Ayaklarının altı soyulmaya, gözlerin yorgunluktan çığlıklar atmaya ve ellerin hissetmekten korkmaya başlayıncaya kadar ilerle. Güneş arkanda kalıncaya, ay ayak seslerini duymaktan sıkılıncaya kadar ilerle. Yeter ki ilerle, sen gezgin doğdun insan! Kimse seni taş binaların içine hapsedecek kadar güçlü değil. Bunu unutmadan ilerle. Tanıştığın her varlık, kokladığın her çiçek ya da tattığın her acı seni daha güçlü kılacak buna emin ol. Güneşin dostu, ayın sevgilisi oluncaya kadar koşmaktan çekinme. Çöl ayaklarının altında sana meydan okuyacak, okyanus sana öyle bir tokat atacak ki zor ayağa kalkacaksın ve gece seni korkutmak için türlü seslerle ruhunu dövecek ama sen yine de ilerleyeceksin. Yalnızlığının basit bir korku olduğunu göreceksin ilerledikçe. İlerledikçe yaşadığın hayatın bir kibrit kutusunda çırpınan sineğin hayatından bir farkı olmadığını anlayacaksın. Her bir adımında gözlerin görmeye ve uyanmaya başlayacak; kulakların duymaya. Aman sesini çok çıkartarak ilerleme. Sessiz ve anlayışla ilerle. Her bir canlının çıkardığı titreşime ortak ol ve onları daha önce hissetmediğin gibi hisset. Ağlayarak ya da gülerek ilerle, ne de olsa bi zaman sonra ikisinden de vazgeçecek ve ruhunla ilerlemeyi öğreneceksin. Kendini, aklını uzun zaman önce kaybetmişlerin koyduğu sınırların üzerinden atlayan bir çocuk gibi mutlu ve aydınlık göreceksin ilerledikçe. Sonra bir an kökleri dünyanın kalbine uzanmış insanların kahverengi kokularını duyacaksın ve korkacaksın. Deli olduğunu düşünecek ve durmak isteyeceksin. Önünde uzanan uçsuz bucaksız hayat seni korkutacak çünkü ardına her baktığında köklerinin ufalandığını göreceksin. Uzun yıllar boyu zincire vurulmuş bir tutsağın salıverildiğinde duyduğu korkuyu yaşayacaksın. Özgürlüğün korkusunu… Derin bir nefes alacak ve tepende dans eden kuşların şarkısına ortak olacaksın daha sonra. Gevşeyeceksin. Yavaş yavaş özgürlüğün tadı damaklarında gezinecek. Sert bir içki gibi yakmayacak boğazını midene inerken. Sarhoş bir sokak kadını gibi dans edecek kalbinde ve kırmızı ayakkabıları dövecek içindeki sokağın taşlarını zevkle. Rahatlayacaksın. Karşında duran ve seni daha önce hiç görmemiş olan kadim dağ, çehresinden süzülen yağmur suyunu asırlık çınarların köklerine bırakırken sen de gözyaşlarını hayat dolu toprağa armağan edeceksin. Rüzgâr suratını okşarken ve havada dans eden kumlar seni ellerinden tutup bilmediğin yerlere sürüklemeye çalışırken düşüneceksin. Doğanın oğlu olduğunu, okyanusların kızı olduğunu hissedeceksin. Hayvanların sesi sana artık yabancı gelmeyecek. Dünyaya ait her bir karış toprakta köklerinin, tüm zamanlarda ayak izlerinin olduğunu hayretle fark edeceksin. Bu ufak “aydınlanma” alnından başlayıp parmak uçlarına kadar seni hafifçe titretirken “Neden duruyorum,” diyecek ve ilerlemeye devam edeceksin. Güneşi kovalayarak, aya havlayarak ilerleyeceksin…


Fotoğraf:Doğacan Arıkan -- Yazı: Göktuğ Canbaba

14 yorum:

Göğün Yol'u dedi ki...

"Aman sesini çok çıkartarak ilerleme. Sessiz ve anlayışla ilerle"

içimizdeki sese kulak verenlere...

çok güzel olmuş...

Aydedeye havlayan dedi ki...

Teşekkürler Selincim beğenmene sevindim...

Fakru Zaruret dedi ki...

Kibrit kutusunu hayatın kendisi sananlara ne güzel bir öğüt olmuş yazdıkların. İncinmekten korkmadan ilerlemeli insan. Bilmeliyiz ki hiç incinmeyen, gözyaşı dökmeyen, yorulmayan kişi hamdır.. Bektaşi düşünmüş ki; "Allah beni unuttu herhalde zira ne zamandır başıma kötü bir olay gelmiyor". Selin'in dediği gibi.. Ses çıkarmadan bu dünyaya ses olmuş o hamuşhan yüreklere aşk olsun! Allah köklerimizi dünyanın köklerinde bulmayı nasip etsin.
Yüreğine, eline sağlık!

Aydedeye havlayan dedi ki...

Hem adımlarımız hem yüreğimiz hem de aklımızla ilerleyerek ulaşalım dünyanın köklerine ta ki o köklerde kendimizi bulana kadar. teşekkürler dostum..

Unknown dedi ki...

Yaya düzgün ok lazımdır. Yay ne kadar güçlü çekilirse çekilsin düz olmayan ok uzağa gidemez. O halde ey Hak yolunun yolcusu !Sen de niyetinle amelinle bu yolda ok gibi dümdüz ol ! Ta ki üstadın bir yay gibi seni ötelerin ötesine ulaştırsın.

MeVLaNA...

icimizdeki tüm seslere Dogru yönden bakıp aksi yönde bakmayanlara.

cok güzel olmuş eline yüregine saglık.

Aydedeye havlayan dedi ki...

Ne güzel söylemiş Mevlana, her zamanki gibi..
Teşekkürler Ulaş güzel yorumun için..

Unknown dedi ki...

içindeki sesin akintisina ters yüzmeyenlere güzel bir ayna...

Eline yüregine sağlık cok güzel yazmışsın.

sufi dedi ki...

Her zamanda, ezelde ve ebedde ve şu anda, her yaşta oluverdim şu anda.Herbir karış toprakta köklerim kök salarken derinlere, herbir kanat çırpanda tüylerim varken, her dalganın sahildeki kumlara kavuşmasında benden çıkıyorsa o sesler aydınlandım belliki.Artık nasıl havlarım ben güneşe aya, kibrit kutusundaki insan gibi?
Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Merhaba...
Profilinizde e-posta adresi olmadığı için bu hoş yazının altına not düşüyorum. Daha önce düzenlenen kampanyalarda kullanılmış eşyaları paylaştık. Ama bunu yılbaşı armağanı olarak planladığımız için özel hediyeler olsun istedik. İlgi ve desteğiniz için çok teşekkür ederim.

Selam ve dostlukla...

inanirsakolurbence dedi ki...

Bu yazı harika olmuş üstad:)
Sen de ruhçusun sen de:)

Aydedeye havlayan dedi ki...

çok teşekkürler.. "mistik"iz ezelden ;)

inanirsakolurbence dedi ki...

takip ettiğin bi site var mı peki?

Aydedeye havlayan dedi ki...

hayır yok. kitaplar daha çok.. senin var mı önereceğin?

Adsız dedi ki...

o Evet, muhtemelen bu yuzden

Bunu sevdiyseniz aşağıdakilere bitersiniz!

Related Posts with Thumbnails